28 Nisan 2008 Pazartesi

FOTOĞRAF MAKİNESİ ALIRKEN...


Fotoğraf makineleri

Fotoğraf makinelerinin yapısı Sümerlerden beri bilinen bir ana ilkeye dayanır: karartılmış bir odanın duvarına küçük bir delik açılırsa, dışarıdaki görüntü karşı duvara ters olarak düşer. Bu bilgiden yararlanılarak on yedinci yüzyılda taşınabilir ilk fotoğraf makinesi (camera obscura) yapıldı. Camera obscura da (karanlık oda) günümüzdeki gibi fotoğraf çekmekten ziyade, resmi yapılmak istenen bir objenin görüntüsünü bir yere düşürme işleminde kullanılmaktaydı. Bu makinede görüntü, makinenin arkasındaki buzlu cama düşmekte ve cam üzerine konan sarı saydam bir kağıt üzerine de çizim yapılmakta idi.


Burada amaç, gözle görüleni doğru olarak kağıt üzerine çizmektir. Bilim ve teknoloji alanındaki gelişmelere paralel olarak, fotoğraf makinesinde de değişiklikler meydana geldi. Makine önündeki deliğe mercek kondu ve görüntü bir ayna ile yansıtılarak buzlu cam yukarı kaldırıldı. Görüntünün kendisini dondurmak amacıyla makineye bir karanlık oda eklendi ve buraya film takıldı. Deliğe takılan mercek sayası ve yapısı değiştirilerek yakın ve uzak plandaki tüm görüntülerin yetersiz ışık koşullarında da net olarak film üzerine düşmeleri sağlandı. Fotoğraf makinelerinin gelişmesi, bilim ve teknolojideki gelişmelere bağlı olarak sürekli değişmektedir. Günümüzde film yerine özel fotoğraf kağıtlarının kullanıldığı makinelerden yine film yerine bilgisayar disketi kullanılan makinelere kadar çok değişik amaç ve işleve göre makine türleri vardır. Hangi tip yada tür de olursa olsun, bütün makinelerin çalışma prensipleri aynıdır: dışarıdaki ışık ve gölgeden oluşan bir görüntünün kağıt, film yada disket üzerine kaydedilmesidir.


Geçtiğimiz on yılda hızla geliştirilen dijital kameralar, pahalı, düşük kaliteli, az fonksiyonlu teknolojik oyuncaklar olmaktan çıkıp, kullanışlı, bütçelere uygun, çok fonksiyonlu aletlere dönüşerek, klasik filmli fotoğraf makinelerinin yerini almaya başladı.


Kimyasal fotoğrafçılıktan silikon-tabanlı fotoğrafçılığa bu önlenemez geçişin birçok sebebi var: Herhangi bir işleme ya da film ücretinin olmaması, çekilen fotoğrafların anında görülebilmesi ve amaca yönelik işlemlerin kısa zamanda yapılabilmesi, kolay ve çabuk düzenleme imkanı ve giderek maliyetleri düşen yazıcılardan yüksek kalitede fotoğraf basımının mümkün olması avantajlarından bazıları.


Bugünün dijital kameraları, ucuz, düşük megapixel'i kısıtlı özellikli makinelerden, video çekimi yapabilenlere kadar pek çok model çeşitliliğine sahip. Bunun sonucunda da insanlar hangi model kamerayı seçeceklerine karar vermekte oldukça güçlük çekiyor.


Piyasadaki yüzlerce kameradan sizin ihtiyaçlarınızı karşılayabilen en uygun modeli bulmanın ilk adımı ne çeşit bir fotoğrafçı olduğunuzu bilmenizden geçer. Kullanıcıları üç başlıkta toplayabiliriz;

Amatör Kullanıcı: Amatör kullanıcıya yönelik yapılan kameralar, makineyi çekim yapmak istenilen objenin üzerine çevirip, deklanşöre basarak kaliteli fotoğraflar çekmelerini sağlayacak kadar basittir. Yani bu tür makineler hemen her ayarı kendileri otomatik olarak yaparlar. Bu sınıf makinelerin bir çoğunda ek özellikler de bulunmaktadır. Bu özelliklerin öğrenilmesi ile daha da kaliteli fotoğraflar çekilebilecektir.

Yarı Profesyonel tüketici: Profesyonel ve amatör kullanıcılara yönelik üretilen makinelerdir. Bu tür fotoğraf makineleri otomatik/manuel kontrol, yüksek performans ve yüksek fotoğraf kalitesi sağlar, bazılarının değiş-tokuş lensleri yoktur. Bu sınıf, profesyonel kameralara nazaran daha ucuz oldukları için hayatlarını fotoğrafçılıkla kazanamayan ancak fotoğraflar leri üzerinde profesyonel kontrol sahibi olmak isteyen kullanıcılar için uygun gözüküyor.

Profesyonel Kullanıcı: Bu sınıfa giren kullanıcılar, amatör makinelerden mutlu olamayacaklardır. Onlar için SLR (Single Lens Rexlef) makine eşdeğeri dijital makinelere (D-SLR) yönelecektir. Profesyonel dijital kameraların değiş-tokuş yapılabilen lensleri, birçok manuel kontrolleri ve amatör kameralara karşı performans olarak belirgin üstünlükleri vardır. Ancak unutulmaması gereken en önemli faktör, profesyonel kameralar fazla sayıdaki aksesuarları sebebiyle ekstra mali külfetleri de beraberlerinde getireceklerdir.

Bütçeniz...
Dijital fotoğraf makineleri, tercih edeceğiniz marka ve modele göre, 100 dolar ile 8000 dolar arasında değişen fiyatlarla satışa sunulmuştur. Kullanıma amacına göre yan ürünlerde almak zorunluluğu göz önünde tutulursa kullanıcının hangi sınıfa girdiğini iyi tespit etmesi gerekliliği bir gerçektir. Bu seçimi yapmadan önce Dijital makinelerin parçalarını tanımakta fayda olduğu da bir gerçektir.

İşte size dijital kameraların temel özellikleri:

İmaj sensörü: Dijital fotoğraf makinelerinde, kimyasal fotoğraf makinelerindeki film karşılığına gelen parçadır.

Çözünürlük:Bir imaj sensörü'nün çözünürlüğü kaç tane piksele sahip olduğunu gösterir. Bu sayı ne kadar çok olursa resminizi kalite kaybı olmadan o kadar çok büyütebilirsiniz. Gene anlamda büyük çözünürlük kaliteli fotoğraf anlamına gelecektir.

Piksel: Tüm dijital görüntüleri oluşturan noktalara "piksel" denir. Dijital görüntüler, yatay ve dikey biçimde yan yana sıralanmış piksellerden oluşur. Makinedeki duyarkat içindeki piksel sayısı arttıkça, elinize daha net ve daha keskin hatlı bir fotoğraf geçecek demektir. Piksel sayısının düşük olması daha kötü fotoğraflar çekeceğimiz anlamına gelmesin. Sadece piksel sayısı arttıkça baskı kalitesi de yükselmektedir.

CCD: Dijital fotoğraf makinelerinde görüntüyü yakalayan parça olarak kullanılan en yaygın imaj sensörüdür. Bunlar genellikle CMOS'lerden daha kaliteli imajlar üretseler de daha fazla batarya gücüne ihtiyaç duyarlar.

CMOS:Fotoğraf yakalama işini CCD yerine CMOS ile de yapan makineler vardır. Genellikle CMOS kullanan makineler daha küçük olurlar. CMOS çiplerinin üretimi ucuz olduğu için genellikle ucuz ve özelliksiz makinelerde bulunurlar. Canon gibi birkaç profesyonel kamera üreticisi kendi özel üretim CMOS'larını profesyonel makinelerinde kullanır.

Işık duyarlılığı:Film kullanana makineler gibi dijital makineler de ortam ışığa göre tepki verecektir. Piyasada filmler ASA (ISO) değerlerine göre sınıflandırılır. Asa değeri düşük (50-100) olan film daha güçlü ışığa ihtiyaç duyacaktır, ama yapılan çekim çok kaliteli olacaktır. Bununla beraber yüksek ASA (200-1600) değerli film daha düşük ışıkta çekim yapabilir ama fotoğraf kalitesi de düşüktür. Bunun için dijital fotoğraf makinelerine takılan duyar katlar da ışığa duyarlıdır. Genellikle dijital fotoğraf makineleri 200-1600 asa ayarında çekim yapabilirler.
Lensler...

Fotoğraf makinelerinin gözü anlamına gelen parçası lens/objektiftir. Kalitesi ışık geçirgenliği ile belirlenir. Bu kalite kısaca diyafram tamamen açık olduğunda lensin izin verdiği ışık miktarıdır ve "f" harfi ile adlandırılır. Genel anlamda bir çok makine üreticisi ürettiği makinelerde f2 veya f2.8 değerinde lensler kullanmaktadır. Bu lensler ile hemen her ışıkta ortamında fotoğraf çekmek mümkündür. Lenslerde ki "f" değeri rakamsal olarak küçüldükçe alan derinliği azalır.
Zum Lensler:Zum, odak uzaklığının değiştirilmesi ile çekim yapılacak objeye yaklaşmak yada uzaklaşmak anlamına gelir. Hemen her amatör dijital fotoğraf makinesinde değişik değerlerde zum lensler mevcuttur. Bir çok üretici zum lenslerin yanında makinelerine Dijital zum özelliği de koymaktadır. Bu özellik, çekim esnasında fotoğrafın bir takım programlar ile çözünürlüğünün değiştirilmesi anlamına gelir. Dijital fotoğraf makinelerinde kaliteyi belirleyici özelliklerden biri, optik zum'dur. Makine üstünde ki dijital zum fotoğraf kalitesini düşmesine etki yapacaktır.
Makro:Bu tür lensler küçük objeleri yakından fotoğraflarının çekmesine yara. Çoğu dijital kamera üreticisi makinelerine makro lens koymamaktadır. Makro lens fotoğraf makinesinin fiyatının artması anlamına gelir.

Flaşlar
Düşük ışıklı ortamlarda kaliteli fotoğraf çekimi için gerekli ışığı sağlamak için kullanılır. Hemen her amatör dijital makinede vardır.
Güç kaynakları...
Cinsi ne olursa olsun bir fotoğraf makinesiyle en çok karşılaşılan sorun çekime gitmeden kısa bir süre önce pil bitmesidir. Klasik fotoğraf makinelerinden pek çoğu bataryayı sadece ışık ölçümü için kullanırken yeni makinelerin hayatı makinede kullanılan pillere bağlıdır. Özellikle dijital makinelerde çekilen fotoğrafın izlendiği lcd monitör pil canavarıdır. Bataryaları 2 saat civarı dayanabilen kameralar çok iyi kabul edilirler. Kalitesiz pil kullanımında dijital fotoğraf makineleri birkaç dakika içinde bataryalardaki gücü emip bitirebilirler. Bu da sürekli batarya değiştirme gibi bir maliyetini doğurur. Bu sorunu ortadan kaldırmak için ya bataryası şarj edilebilen fotoğraf makineleri seçin yada şarj edilebilir bataryalar alın.
Batarya çeşitleri;
Alkalin: Şarj edilemezler. Tercih edilecek pil markasına göre verimi değişir.

NiCD (Nikel Kadmiyum): Şarj edilebilirler, ancak çok verimli değillerdir.
NiMH (Nikel Metal Hidrit):Şarj edilebilirler ve verimlidirler. Bir çok fotoğraf makinesi üretici, NiMh ve NiCd batarya kullanımı ile ilgili çekince sunar. Her şarj cihazı NiMh pilleri şarj edemez. Bu yüzden pilleri ve şarj cihazını ayrı zamanlarda alacaksanız, geniş bir pil yelpazesi için NiMh kullanabilen modelleri tercih edin.
Li-ion:Şarj edilebilirler, çok uzun süre dayanırlar ve çok verimlidirler. Genellikle sadece kendi şarj cihazları ile kullanılırlar. Özellikle Yarı amatör makinelerin pek çoğu bu tür pil ile satışa sunulmuştur. Tercihen aldığınız makine için bir de yedek batarya bulundurmaya çalışın.
Dijital fotoğraf makinesi alırken batarya durumunu seçme şansınız pek olmazsa, makinenizin kullandığı pil cinsinden en az iki takım pil almanız uygun olur. AA yada AAA cinsi pil kullanan makineler de bir çok pil kullanmak genellikle hangisi dolu hangisi boş karmaşasını doğuracağı için makinenizin kullandığı pil sayısına göre kendinize göre geliştirebileceğiniz kod sistemi hayatınızı kolaylaştıracaktır.
Fotoğraf makinesi alırken dikkat edilecekler:
1. Mali profilinize uyan ve tüm isteklerinizi karşılayabilecek dijital fotoğraf makinesini tercih edin. Genellikle 3/4-megapikselli modeller en iyi fiyat/performans oranını verirler ve kullanıcıların yüzde 85'i de bunları alır.
2. Dijital fotoğraf kameranın tüm özelliklerinin kolay kullanılabilecek, gerektiğinde kolaylıkla değiştirilebilecek/yenilenebilecek modeller olmasına dikkat edin. Sadece sizin kameranız için üretilmiş bir hafıza kartı ile fotoğraf depolamaktan öteye gidemezsizin, bununla beraber bu tür ürünler az sayıda üretildiği için fiyatları da yüksek olurlar.
3. Ödeyeceğiniz miktarı hesaplarken kullanacağınız tüm malzemeleri hesaplamayı unutmayın. Genellikle dijital fotoğraf makinelerinin içinden çıkan hafıza kartları az sayıda fotoğraf çekmenize sebep olur. İlk etapta daha büyük bir hafıza kartı tercih edileceği için bu işi fotoğraf makinenizi alırken göz önünde bulundurun.
4. Şu an piyasada bulunan dijital fotoğraf makinelerinin hemen hepsi fotoğrafları bilgisayara aktarımı için USB girişini kullanan aparatlar ile satılmaktadır. Bu işlem, fotoğraf transfer işini kolaylaştıracaktır, ama her hangi bir fotoğraf kayıp durumunda pek de işe yaramayacaktır. Bu yüzden kullandığınız hafıza kartına bağlı olarak bir harici hafıza kartı okuyucusu edinmekte fayda olduğunu da unutmayın.
5. Dijital fotoğraf makinesinde dijital zumdan pek randıman alamayacağınızı unutmayın. Mümkün ise dijital zum yerine optik zumlu makineleri tercih edin. Dijital zum denilen şeyin bir yazılım olduğunu unutmayın.
6. Yaşadığınız ülke ve Şehirden dijital fotoğraf makinesi almaya özen gösterin. Distribütörler, ülkemizde her hangi bir şey satabilmek için mutlaka teknik servis hizmeti vermek zorundadırlar. Eğer mümkünse bu teknik servis hizmetinin bir çalışma masası üstünde verilmediğine emin olun.
7. Fotoğraf makinesi almadan önce mutlaka birden fazla kaynaktan araştırma yapın. Bulduğunuz fiyatlar içinde an düşük ve en yüksek sizin için bir referans olamaz. Bu yüzden bu iki fiyat dışındaki fiyatları göz önüne alın.
8. Eğer mümkün ise tercih ettiğiniz marka ve modeli kullanan birileri ile mutlaka konuşun, makine ile bir iki kare fotoğraf çekin.
9. Yurt dışından getirtebileceğiniz fotoğraf makineleri piyasada bulunanlardan daha ucuza gelmesine rağmen, her hangi bir arıza durumunda sadece yurt dışında onarılabilmektedir. Bu durumda sıklıkla yurt dışına çıkan arkadaşlarınız yoksa bu sevdadan vaz geçin.

FOTOĞRAFIN TEMEL KAVRAMLARI

IŞIK
Işıksızlık fotoğrafı olanaksız kılar. Fotoğrafla uğraşanlar ışığın peşinde olmak, onu izlemek, yakalamak, hapsetmek, ne tür bir ışık olduğunu anlamak zorundadır. Işığı anlamak çok uygulama yapmayı gerektirir. Işık teknik ve estetik olarak fotoğrafın temelini oluşturur.
Işık kaynaklarıyla, bu kaynaklardan yayılan Işık doğal ve yapay olarak ikiye ayrılır. Gün ışığı, ay ışığı aydınlanmaları doğal ışık, ampul, flüoresan vb. aydınlamalar yapay ışık olarak anılır.
Işık şiddeti, ışık kaynağından yayılan ışığın gücüdür. Fotoğrafta karanlık ve aydınlık bölümler arasındaki ışık yoğunluğu farkı kontrast olarak anılır.
Yüksek kontrast koyu gölgelerden parlak beyaz aydınlıklara kadar geniş bir ton farklılığı içerir. Az kontrast karanlık gölgeler ve parlak aydınlıkların aşırı uçlarını içermeyen daha sinirli bir ton farklılığı ifade eder.
Fotoğrafçı yansıma, kırılma, kutuplanma gibi ışık özelliklerini bilmeli. Ayna, cam gibi pürüzsüz yüzeylere düşen ışık, geldiği açı ile hiç bozulmadan aynı ışık şiddetini yansıtmasına düzgün yansıma, duvar, kumaş gibi pürüzlü yüzeylerin yansıtmasına dağınık yansıma denir. Işığın su, cam gibi farklı yoğunluktaki ortamlardan geçtikten sonra yön değiştirmesidir kırılma.
Işık normalde her yönde titreşerek ilerler. Bu titreşimler süresince sadece belli açıdaki titreşimlerin bırakılıp, diğerlerinin söndürüldüğü ışığa polarize edilmiş yani kutuplanmış ışık denir.
Işık kaynakları kullanım biçimlerine göre de doğrudan gelen ışık, önden gelen ışık, yandan gelen ışık, ters ışık, üstten gelen ışık, noktasal ışık, dolaylı gelen ışık gibi isimler alırlar.
RENK
Bir ışık kaynağından yayılan ışınların nesnelere çarptıktan sonra yansımaları sonucu gözümüzün algıladığı duyum renktir. Beyaz olarak algıladığımız gün ışığı, spektrumunda kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi, lacivert ve mor renkleri verir.
Bilinen tüm renkler eklemeli ve çıkarmalı renk birleşimleri yöntemleriyle elde edilir:
Kelvin derece (K) ile gösterilen renk sıcaklığı ışık kaynaklarının renk kalitesini belirler. Işık kaynaklarının renk sıcaklıklarının bilinmesi sonuç görüntüde ki renk oluşumlarına ilişkin bilgi iletir. Kelvin değerleri arttıkça tonlardaki mavilik artar, kırmızılık azalır.
Film üreticileri kullanılacak ışığın renk sıcaklığına göre ayarlanmış ışığa duyarlı bileşikler kullanarak, renk sıcaklılıkları farklı filmler üretirler. Film üzerinde renk sıcaklık değerleri, üreticilerce yazılır.
Günışığı filmleri en yaygın kullanılanlardan biridir. Bu yüzden günışığının özelliklerini bilmek önemli. Gün ışığı sabahların erken saatlerinde sarımsıdır, akşama doğru kırmızılaşır; bunlar, ışığın yumuşak olduğu saatler, öğle saatlerindeki gelme açışı dikleşen ışık, sert ışık adını alır. Kışın, yaza göre daha mavi tonlar elde edilir. Deniz seviyesinden yükseldikçe mavilik ve mor ötesi ışınların etkisi artar.
Doğrudan gelen güneş ışığı gölgelere göre daha sıcak olur tonlu olurken, bulutlu ve puslu havalar grimsi-mavimsi tonlara kayarlar
IŞIKLAMA
Görüntünün oluşumu için gerekli ışığın belirli bir süre boyunca film düzlemi üzerine düşürülmesi işlemi ışıklama (pozlama, exposure) adını alır. Doğru bir ışıklama için diyafram,örtücü hızı, film hızı arasındaki ilişkinin iyi bilinmesi, çekim esnasındaki hedefin doğru belirlenmesi önemlidir.
Doğru ışıklamada, aydınlatmanın özelliklerinin bilinmesi, objenin yansıtma gücü, film hızı, filmin renk duyarlığı, çevreden yansıyan ışık gibi etkiler belirleyici olur.
ÇEKİM SIRASINDA DİKKAT EDİLECEKLER
Hangi konuda olursa olsun fotoğraf çekmeye başlamadan önce dikkat edilmesi gereken bazı konular vardır.
Fotoğraf makinenizin pil kontrolü yapılmamışsa yada film takılmamışsa çok sayıda fırsat kaçırabilirsiniz. Aniden karşınıza çıkan koşullar harika fotoğraf malzemeleri olabilir. Bunları yakalayabilmek için, önceden bütün kontrolleri yapılmış ve uygun film takılmış fotoğraf makinenizin yanınızda olması yeterli.
Seçtiğiniz konuya yakın durarak çekim yapmak daha iyi fotoğrafların tüm hakları elde etmenizi sağlar. Böylece arka planda gereksiz yere görünecek görüntüleri ayıklayabileceğiniz gibi, ana konuyu daha çok ortaya çıkarabilirsiniz. Ancak, genellikle tam otomatik makineler 1-1,5 metrenin altındaki uzaklıklarda net görüntü vermezler. Bu nedenle bu mesafeden daha fazla yaklaşmanızı önermiyoruz.
İnsanların yer aldığı fotoğrafların tüm haklarıı çekerken, onların doğal davranmalarını sağlayın. Bu, elde edilecek fotoğrafın ve fotoğrafta yer alanların daha doğal görünmesini sağlayacaktır. Kasılmış yada sıkılmış etkisi veren düzenlemelerden kaçının; konunuzun doğal ve sakın olmasını sağlayın.fotoğrafta arka planın basit olması, konunun daha öne çıkmasını ve daha güçlü görünmesini sağlar.
Fotoğrafı çekmeden önce arka planı kontrol etmeyi unutmayın. Gerektiğinde, yerinizi yada bakış açısını değiştirerek, istemediğiniz tüm görüntülerden kurtulabilirsiniz.
Ana konunun fotoğrafın tam merkezinde olması yanlış değildir; ama daha güzel, daha etkili fotoğrafların tüm hakları elde etmek isterseniz, konunun tam merkezde olmamasına özen gösterin. Böylece göze daha hoş görünen, daha hareketli görüntüler elde edebilirsiniz. Manzara fotoğrafların tüm haklarıı çekerken ön planda, başka bir deyişle sizin yakınınızda uygun bir nesnenin bulunmasına özen gösterin. Bu fotoğrafınıza bir derinlik ve boyut katar.
Fotoğraf çekerken ışığın yeterli olmasına dikkat edin. Daha iyi ışık koşulları fotoğrafınızın daha ilginç, daha renkli, daha boyutlu, daha güzel olmasını sağlar. Güneşli günlerde, bulutlu ve yağmurlu günlere göre daha iyi fotoğraf elde edebilirsiniz.
Bulutlu günlerde de iyi fotoğraf elde etmek olası; ancak bulutların rengi, yoğunluğu gibi başka ayrıntılara dikkat etmek gerekir. Böyle günlerde gölgeler azaldığından ışık, fotoğrafın her yerine eşit dağılır. Güneşli günlerde çekilen fotoğrafların tüm haklarıdaki gölgeler ışığın değişik etkilerini ortaya çıkarır. Bazen yaptığımız küçük dikkatsizlikler nedeniyle, iyi olacağını umduğumuz fotoğrafların tüm hakları bizi düş kırıklığına uğratırlar. Çünkü fotoğraf çekerken makinemizi oynatarak görüntünün bozulmasına neden olabiliriz.
Bunu önlemek için fotoğraf makinenizi vücudunuzun bir parçası gibi düşünüp, çekim sırasında soluğunuzu tutun. Işığın daha az olduğu koşullarda üçayak (tripod) kullanabilirsiniz. Üçayak, fotoğraf makinenizi üzerine koyabileceğiniz yardımcı bir alettir ve makinenizi sallamadan çekim yapmanızı sağlar.
Işığın yetersiz olduğu ortamlarda, konuyu aydınlatarak fotoğrafın çekilmesine yardımcı olan flaşı kullanırız. Birçok otomatik makinede kendiliğinden devreye giren bir flaş vardır. Ancak flaş gözümüzün gördüğü her yeri aydınlatamaz; genellikle, makinenin tipine göre ortalama 1,2-6 m arasındaki bir uzaklığın aydınlanmasına yardımcı olur.
Fotoğraf çekerken seçtiğiniz film de fotoğrafınızın güzelliğini belirler. Işık miktarıyla seçilecek film arasında doğrudan bir ilişki vardır. Işık azaldıkça daha hızlı filmler kullanılmalıdır.
Film hızı ISO/DIN denilen değerle gösterilir ve bu değer arttıkça film hızı artar. Çekim yapmak için bol ışıklı yerlerde düşük hızlı,
örneğin 100 ASA/DIN değerinde, az ışıklı yerlerde yüksek hızlı, örneğin 400 ASA/DIN değerinde filmler seçebilirsiniz. Artık fotoğraf çekmeye hazır sayılırsınız.
Bundan sonra bir ağacın, bir bulutun, bir günbatımının, bir deniz manzarasının, bir böcek, kuş yada sevdiğiniz bir başka canlının fotoğrafı her zaman doğayla buluşmanıza aracılık edecek. Bazen çekerken, bazen de çektiğiniz fotoğrafa bakarken.

DİYAFRAM VE ENSTANTANE

DİYAFRAM VE ENSTANTANE-
Diyafram ayarı objektif içerisindeki diyaframın veya iris'in hangi dereceye kadar açık kalacağının belirlenmesidir. Objektifler en fazla düzeyde ışık toplayabailmek için dizayn edilmişlerdir. Diyafram gözümüzdeki iris gibidir; güçlü ya da parlak ışık altında kısılır, az ışık altında ise genişler. Objektif içinden gelen ışığın bir kısmının engellemek için diyafram kapatılabilir veya durdurulabilir. Diyafram ayarı ile aynı zamanda bir portre veya macro fotoğraflardaki alan derinliğini de değiştirebiliriz.
Macro'larda Alan Derinliği ve Diyafram Ayarı
MODE: M-Manuel Mode
Alan derinliği macro'larda çok büyük önem taşımaktadır. Bir objeyi macro olarak fotoğrafını çekeceğimiz zaman zoom ayarlarını yaptıktan sonra sadece objemizin mi net olacağına yoksa obje ve arka planın mı net olacağına yani alan derinliğine karar vermeliyiz. Bunu diyafram ayarı ile oynayarak yapabiliriz. Büyük diyafram açıklığı(Ör: f:2.8-f:3.0) alan derinliğini azaltır ve objenin net arka planın blur-bulanık çıkmasını, küçük diyafram açıklığı (Ör: f:8.0-f:7.6) alan derinliğini arttırır objenin ve arka planın net çıkmasını sağlar.
Burada çok dikkat edilmesi gereken bir yer daha vardır ki o da enstantane hızıdır. Diyafram ayarı ile oynadığımız zaman lens-sensor'e düşecek ışık miktarı da değişeceğinden ona göre enstantaneyi hızlandırmak ya da yavaşlatmak gerekebilir. (Bunu çekmiş olduğum örnek fotoğraflarda çok daha açık olarak görebilirsiniz.) Fakat makinenizde "A" Aperture-Diyafram Öncelikli Mode varsa onu kullanmanızı tavsiye ederim. O zaman siz diyafram ayarını değiştirdiğinizde makine otamatik olarak enstantaneyi değiştirecektir.
Örnek: 1 Burada küçük diyafram açıklığı kullanarak alan derinliğini arttırdım. Böylece hem obje hem de arka plan net olarak kadrajlandı.
f:7/6 s:1sec

Örnek 2: Burada ise büyük diyafram açıklığı kullanarak alan derinliğini azalttım. Böylece sadece obje net, arka plan blur-bulanık olarak kadrajlandı.
f:3 s:1/4sec

ENSTANTANE (Perde Hızı - Ötrücü - Obturator)

Diyafram göz bebeği ise, enstantane göz kapağının açılıp kapanmasıdır. Fotoğraf makinemizin içinde bulunan sensörün veya filmin üzerine düşen ışığın süresini ayarlayan sistem, fotoğrafın ne kadar zaman diliminde çekileceğini de belirler. Enstantane yaprak adı verilen metalden yapılmış perdedir. Deklanşöre basıldığında seçilen zamana göre perde-enstantane açılır film ya da sensör üzerine ışık üzerine düşer ve perde kapanır. Işık koşullarına ve hareket özelliklerine göre bir fotoğraf ya çok kısa ve ya uzun zaman süresinde çekilebilir. Işığın film üzerine düştüğü süreye "Pozlandırma" adı verilir. Güçlü ışıklarda az, zayıf ışıklarda uzun pozlandırma yapılır. Yine hareketi dondurmak için az, flulaştırmak için uzun pozlandırma söz konusudur. Düşük pozlandırma sürelerinde (özellikle gece manzara fotoğrafı çekimlerinde) perde daha uzun süre açık kalacağı için, fotoğraf makinemiz titreşime karşı aşırı hassasiyet gösterir. Bu gibi durumlarda kesinlikle tripod kullanılmalıdır.

MODE: S (Shutter & Deklanşör Hızı)

Fotoğraf makinesinde bu ayar seçildiğinde, çekim yapmadan önce enstantane ayarını kendimiz yapabiliriz. . Fotoğraf makinesi limitleri dahilinde uygun diyafram ayarını kendisi ayarlayacaktır. Deklanşör enstantane hızı düşürüldükçe hareketli nesneleri dondurabiliriz. Deklanşör hızını düşürdükçe yani daha hızlı bir çekim modu seçtikçe ışık yeterli olmadığı taktirde, kadraj kararacaktır.

Burada enstantane hızı 1 saniye olarak ayarlandı. Fotoğrafa bir hareket hakim durumda

Burada ise enstantane hızı 1/250 sn olarak ayarlandı. Su damlacıklarında bir uzama gözlenmekte.



Burada ise, enstantane hızı 1/1000 sn olarak ayarlandı. Su damlacıkları rahatlıkla seçilebiliyor.

Son olarak, burada ise enstantane hızı 1/2000 olarak ayarlandı. Su damlacıkları çok daha net.

EV YAPIMI LIGHT BOX

EV YAPIMI LIGHT BOX

Genellikle still-life tarzı ya da close-up fotoğraflar çekmekten hoşlanıyorsanız. Light box kullanmak çok daha iyi sonuçlar verecektir. Fakat Light boxlar pahalı olduğu için, evinizde sizin de kolaylıkla hazırlayabileceğiniz bir light box yapabilirsiniz. Light box ile ışığın daha yumuşak ve dengeli bir biçimde objeye/objelere çarpmasını sağlayabilirsiniz. Ayrıca obje/objeler için çok farklı fonlar da yaratabilirsiniz. Sanırım aşağıdaki fotoğraf, ev yapımı light box için çok daha açıklayıcı bir örnek olacak.



Ev Yapımı Light Box

KAR FOTOĞRAFLARI

Kar fotoğrafları çekerken en çok pozlama konusuna dikkat edilmesi gerekir. Makinelerin ışık ölçerleri %100 beyaz üzerinden değil de %18 gri üzerinden ışık ölçerler. Bu sebeple makinein otomatik poz değerleriyle bir kare çekildiğinde, kar genellikle gri ya da açık mavi (griye yakın) çıkabilir. Karın beyaz çıkmasını sağlmak için en az bir ya da iki stop fazla pozlamak gerekir.
1 ila 1.5 stop fazla pozlarsak, kar üzerindeki detaylar da alınır. Ancak gölgeler ve koyu nesneler üzerindeki detaylar kaybedilir.
2 stopluk ilave pozlama tam anlamıyla beyaz , ancak detaysız bir kar görüntüsü verir. Bu defa da koyu alanlardan daha fazla detay alınır.
Kar için yapılacak manuel beyaz ayarı ise; normalde Kodak'ın %18'lik gri renk kartı üzerinen yapılır. Fakat yanımızda bu kart yoksa (daha önce başka bir topic�de de yazdığım gibi) elimizin üst kısımından alacağımız değer bizi doğru sonuçlara götürür. Elimizden değer alırken, elimizin kadrajı tam anlamıyla doldurmasına ve elimzin üzerine kendi gölgemizin düşmemesine de dikkat etmeliyiz.
Kar üzerindeki bir yaprağı ya da çiçeği çekerken de spot ölçüm yapmakta fayda vardır. Lapa lapa yağan kar için de flash kullanmak yağan kar tanelerini arka plandan ayırıp keskin çizgiler ile net bir şekilde yakalamamızı sağlar. Tipi şekline yağan kar için düşük enstantane ve flash ile çok farklı etkiler yaratabiliriz

ISO-ASA AYARI

Şimdi de ISO - ASA ayarları hakkında biraz bilgi vermeye çalışayım; ISO: fotoğraf filmlerinde, ışığa duyarlılık derecesini belirleyen standart ölçüm sistemidir.

Kullanımından örnekler verecek olursak:
-Uzun pozlama yapmayacağımız ve alan derinliğini kaybetmek istemediğin zaman ISO ayarlarını yükseltebiliriz.
-Akşam üzeri az ışık altında dışarıda çekim yapmak istiyoruz, 1/125 enstantanenin altına da inmek istemiyoruz, çünkü titreşime karşı hassasiyet artabilir. Bu sebeple enstantaneyi 1/125 ayarlayıp diyaframı sonuna kada açıyoruz (f:2,8 �f:3,7 gibi) ve ISO'yu 50 olarak ayarlıyoruz. Fakat sonuç bize karanlık geliyor, o zaman aynı enstantane ve diyafram ayarıyla ISO'yu 200'e getirip çok daha iyi sonuç alabiliyoruz. (Verdiğim değerler ortam şartlarına göre değişiklik gösterebilir)
-Yine dışarıdayız ve öğle vakti 50 ISO ile bir kuş fotoğrafı çekeceğiz, diyafram f:4 ya da f:5 enstantane ise 1/1000. Çekimiş olduğumuz fotoğrafa baktığımızda kuşun net, hareketli kanatlarının ise flu/blur olduğunu görüp enstantaneyi 1/2000'e çıkartmak istiyoruz ama ışık yeterli değil, işte o zaman ISO'yu 400 olarak ayarlayıp enstantaneyi 1/2000'e çıkartabiliriz ve istediğimiz sonuca ulaşmış oluruz.

ISO ayarlarını yükseltmenin avantajları olduğu gibi dez avantajları da vardır. ISO yükseldikçe grain ya da noise (fotoğrafta kirlilik/kumlanma) da artar, bunun sebebi CCD�ye fazla voltaj giderek CCD�nin ısınmasıdır. Gece yapılan çekimlerde düşük iso ve kısık diyafram kullanılır, bunlar detayları ortaya çıkartmak için gereklidir. Fakat bu esnada hızlı enstantane ayarından ziyade düşük enstantane ayarı ve kesinlikle tripod+self timer kullanmak gerekir.

24 Nisan 2008 Perşembe

Dört Altın Nokta

Fotoğraf çekerken öncelikle fotoğraf makinesini iki elimiz ile tutmalıyız. Ayrıca kollarımızın dirseklerimizden vücudumuza yapışık olmasını sağlamalıyız. Deklanşöre basmadan önce derin bir nefes almalıyız. Bunlar fotoğraf makinemizi titretmeden ya da titretmeyi minimum'a indirerek fotoğraf çekmemizi sağlayan temel önlemlerdir. Mümkünse bir duvar ve benzeri bir yere yaslanmak suretiyle, duvardan destek alarak da çekimlerimizi gerçekleştirebiliriz.
Özellikle portre fotoğrafları çekerken, arka planın sade olmasına özen göstermeliyiz. Böylece hem konuyu ön plana çıkartmış, hem de fotoğraf makinemizin doğru yere odaklanmasında büyük kolaylık sağlamış oluruz. Arka planda kadraj içerisine giren, ilgi odağının dağılmasını sağlayan objeler varsa ve başka bir şekilde kadrajlamamız mümkün değilse, bu sefer de net alan derinliğini kısarak (diyaframı açarak f:2,8 ya da f:4 gibi) çok daha etkileyici fotoğraflar çekebiliriz.
Bazı fotoğrafların göze çarpan ve onları çarpıcı kılan yanları vardır. Bu sebeplerden biri de fotoğraftaki güçlü kompozisyondur. Fotoğraftaki kompozisyonun basit tanımını; Kadraj içerisindeki objeleri, göze hoş şekilde seçmek ve düzenlemek şeklinde yapabiliriz. Öyleki bazı anlarda fotoğraf makinemizin küçük hareketleriyle çok değişik kompozisyonlar yakalayabiliriz.

Genel olarak çoğumuzun, fotoğraf çekerken yaptığı bir hataya değinmek istiyorum, o da konuyu kadrajın tam ortasına yerleştirmektir. Bu şekilde çekilen fotoğraflar daha az hareketli ve çok daha az dikkat çekici olurlar. Bunun önüne geçmek için, çekeceğimiz kareyi aklımızdan yatay ve dikey olarak üç eşit parçaya bölelim. Bu çizgilerin kesiştiği noktalar iyi bir kompozisyonda ilgi merkezinin yerleşeceği en doğru dört noktayı gösterir. Bu noktalara fotoğrafçılıkta dört altın nokta denir. Manzara fotoğrafları çekerken de ufuk çizgisinin bu çizgilere paralel ve kadrajın üçte birini dolduracak şekilde yerleştirmeliyiz. Ufuk çizgisinde oluşacak eğrilik kesinlike istenmeyen bir durumdur.

Noktalar insan gözünün izleme sırasına göre numaralandırılmıştır.




HDR Fotoğraf Çekimi

HDR (high dynamic range) fotoğraflar oluşturmak için özel makinalara ve pahalı aksesuarlara ihtiyacınız yoktur. Her türlü dijital fotoğraf makinası bu işlem için uygundur.
HDR tekniğindeki temel mantık , fotoğraftaki çok koyu ve çok açık alanlar arasında bir denge yakalamaktır. Örneğin arka fonda güneş varken bir çiçek fotoğrafa alınmak istendiğinde ya güneş çok parlak çıkar ya da çiçek simsiyah silüet şeklinde görünür. HDR tekniğiyle güneşi ve çiçeği bu konumdayken bile normal görüntüleriyle pozlamak mümkündür.

HDR için fotoğraf makinasına ve makinanın sabitleneceği bir zemine ya da tripota (üç ayak) ihtiyaç vardır. Dikkat edilmesi gereken en önemli konu fotoğraftaki alanın hareketsiz olmasıdır. Rüzgarda salınan ağaçlar ve ya insanlar gibi hareketli nesneler bulunmamalı ve ard arda çekeceğimiz fotoğraflarda titreme ve kayma olmamalıdır. Tek konuyu en az 3 farklı pozlamada çekmemiz gerekmektedir. Bunlar -2Ev 0Ev +2Ev olabilir. Bu tür pozlamaları göstermeyen makinalarda aynı pozu , pozlama süresini kısaltarak ve ya uzatarak , çok koyu orta koyulukta ve çok parlak olarak pozlamalıyız. Bu pozlamalardan sonra oluşan tüm fotoğraf dosylarını jpeg ya da tiff formatında kaydetmeli ve bilgisayara göndermeliyiz. Photoshop CS2 ve ya Photomatix Pro gibi bir programda HDR Merge seçeneğiyle birleştirdiğimiz fotoğraflarda parlaklık değerlerini ayarladıktan sonra hemen hemen tüm işlemleri bitirmiş oluyoruz.


Photoshop CS2 de file - automate - merge to hdr sekmesinde çektiğimiz pozları seçip Attemp to Automatically Aling Source Image seçeneğini seçerek pozlardaki milimetrik kaymaları da bilgisayarın düzeltmesini sağladıktan sonra OK tuşuna basarak adımları takip edebiliriz. Oluşturulan ilk imaj dosyası 50 - 140 Mb büyüklüğündedir.( çözünürlüğe ve fotoğraf sayısına göre değişir) . Oluşturulan imaj dosyası fotoğraf makinanızın tek çekimde elde ettiği fotoğraf kalitesinden defalarca kat daha yüksektir.HDR fotoğrafların en güzel yanlarından biri budur. 32 bitlik bu imaj dosyasını baskı almayacaksak 8 bit e indirerek işlemlere devam etmemiz daha yararlı olacaktır.Çeşitli hesaplamalar bittiğinde Photoshop 8 bit e dönüştüreceği imaj dosyası için bir kez daha poz düzeltme seçeneği sunar . Local Adaptation seçeneği altında pozun koyu , açık ve orta koyuluktaki alanlarının birbirinden bağımsız olarak parlaklığıklığını ayarlayabiliriz ki HDR fotoğrafın temelinde bu yatar. Daha sonra çeşitli photoshop teknikleriyle fotoğrafınızı düzeltebilirsiniz. HDR fotoğraflarda normalde hareketli nesnelerin bulunmaması gerekir ancak bazı fotoğraf işleme teknikleriyle hareketli nesneler de fotoğraflara dahil edilebilir. Bunun için iyi bir fotoğraf makinasına, fotoğraf işleme programına ve bu programı kullanma yeteneğine ihtiyacınız olacaktır.

Yazılımlarla bazı fotoğraf makinası filtrelerini simüle edebilir ve çektiğiniz fotoğraflarda kullanabilirsiniz ancak yazılımların da elbette bir limiti vardır. Fotoğrafların çok daha olağanüstü görünmesi için özel makinalara ve özel merceklere ihtiyacınız olabilir. Fakat HDR için olmazsa olmaz donanımlard değillerdir.


Sonuç olarak yaratıcılığınıza bağlı olarak çok güzel, bakarken zevk alacağınız fotoğraflar çekebilirsiniz. hem sahada hemde evde yapacağınız bu çalışmalar çok yönlü olarak sizlere keyif vereceğine inanıyorum.









Fotoğraf Çekerken

Fotoğraflarınızı çekerken unutmamanız gereken bir konu da kadrajınızın sınırlarıdır. O sınırlardan içeriye beklenmedik umulmadık konular girebilir, bunu çekim sırasında fark edemezsiniz. Baskınızı aldığınızda sağda solda yarım kesilmiş bazı görüntülerin varlığı sizi mutsuz eder. Bunun olmaması için kadrajınızı etrafı istenmeyen konulardan uzak kalacak şekilde ayarlayın. Hiçbir şeyin girmeyeceğinden emin olun, özellikle çalışma aşamasının başında iseniz ve çekeceğiniz konuda vaktiniz yeterli ise kadrajınızın kenarlarını birkaç kez kontrol edin.

Bakış Açısı

İyi bir bakış elde etmenin en kolay yolu her zaman konuyu önce kafamızda canlandırarak, gerekenden fazlasını katmadan etkiyi de eksik bırakmadan olmasını istediğimiz fotoğrafı çekmeye uğraşmaktır. Özellikle başlangıçta her zaman aklınızda canlandırdığımız görüntüyü elde edemeyebilirsiniz ancak konuyu ayırt etmeye başladığınız andan itibaren kendinize özgü bakışınızı kazanmaya da başlarsınız. Bu bakış sizin seçiminizdir, sizin görüşünüzdür, fotoğraf kadrajınızdır.Kısaca bu artık sizin fotoğraf bakışınızdır. Aynı konu ile ilgi her bir fotoğrafçının kendine has bakışı, farklı bir anlatımı, farklı bir yaklaşımı vardır. Bu nedenle başta fotoğrafçılıkta isim yapmış üstadların olmak üzere mümkün olduğunca çok fotoğraf incelemenin ve benzerlerini çekmeye çalışmanın da bu bakışı yakalamayı öğrenmek yolunda oldukça faydası vardır. Beğendiğiniz fotoğrafların benzerlerini çekmeye çalışın ve kendi üslubunuzu katarak kendi bakışınızı ortaya koyun. Çalışmaya başladıktan sonra kendinizdeki ilerlemeyi fark edeceksiniz.

Kontrast Karşılaştırması Yöntemi

Bu netleme yöntemi hemen hemen tüm kompakt ve objektifi değişmeyen fotoğraf makinasında kullanılan netleme yöntemidir. Bu yöntemde netlik, fotoğraf makinası için kontrastın en fazla olduğu durumdur. Bunu bir örnekle açıklamak gerekirse, vizörden baktığımızda Şekil 1.deki sahneyi gördüğümüzü farzedelim (mesela siyah ve beyaz'a boyanmış bir duvar olabilir)
Fotoğraf makinası için siz makinayı doğrulttuğunuz ilk anda bu sahnenin net olup olmadığını anlama şansı yoktur. Bunu anlayabilmesi için karşılaştırma yapması gerekir. Bu yüzden objektifin merceklerinin pozisyonunu biraz değiştirir (aynı elle netlemede sizin objektifin netleme halkasını döndürdüğünüzde olduğu gibi). Bu durumda olacak olan, bu sahnedeki renk geçişlerindeki kontrastın azalmasıdır. Makina üzerinde otomatik netlemenin sağlanması için minik ince uzun sensörler bulunur, bunlar kontrast bilgisini işlemciye iletirler.
"Kontrast azalması" makinaya objektifin netlik halkasının yanlış yöne hareket ettiğini anlatır. Bunun üzerine makina bu sefer halkayı diğer tarafa doğru hareket ettirir (yani mercekleri diğer tarafa doğru oynatır). Her seferinde kontrast bir öncekiyle karşılaştırılır. Bir yönde kontrast sürekli artıyorsa ancak birden azalmaya başladıysa makina o noktanın o sahnenin en net noktası olduğuna karar verir ve netlik sağlanır. Netleme optik kurallar dahilinde gerçekleştiği için aslında objektif için durum "4.25m ye odakla" şeklinde basit bir durumdur.

Kontrast Karşılaştırması yöntemiyle Netlik Mekanizması


Netlik yapmak için kontrast değerlerinin karşılaştırılması gerekli olduğundan, kontrast barındırmayan (tek renk boyalı duvarlar) ya da çok düşük kontrastlı (çok az ışıklı ortamlar) sahnelerde fotoğraf makinaları netlik yapamazlar.( Fotografya'dan alıntı)

Faz Karşılaştırma Yöntemi

Modern dijital SLR makinalarında kullanılan bu yöntemde netlik manuel makinalardaki "bölünmüş prizma" (split prism) yöntemiyle netlemeye benzer. Bölünmüş prizma yönteminde görüntünün bir bölümü vizörün ortasındaki prizmanın üzerine düşer. Netlik yoksa görüntü bu prizma üzerinde bölünmüş görünür. Bölünmüş görüntü netlik halkasıyla oynandıkça birbirine yaklaşır ve iki bölünmüş görüntü üstüste geldiğinde netlik sağlanmış olur.

Faz karşılaştırması yöntemiyle otomatik netleme de benzer bir yöntemle çalışır. Elle netlemedeki prizma yerine Netlik için kullanılan sensör üzerine görüntü yanyana iki kere düşer. Netleme işlemi sırasında bu iki görüntü arasındaki uzaklık ölçülür. Görüntüler arasındaki uzaklığın tam netlik anında ne olacağı o makina için bilinen sabit bir değerdir. Eğer iki görüntü arasındaki uzaklık bu sabit değerden azsa makina netlenmek istenen cismin önüne netlenmiş olduğunu ve netliği daha uzağa yapmak gerektiğine karar verir. Benzer şekilde, eğer iki görüntü arasındaki uzaklık bu sabit değerden fazlaysa makina netlenmek istenen cismin arkasına netlenmiş olduğunu ve netliği daha yakına yapması gerektiğine karar verir.

Faz karşılaştırması yöntemiyle otomatik netleme

Bu yöntemin en büyük avantajı, makinayi netlemek istediğiniz cisme doğrulttuğunuz ilk anda netleme sensörü üzerine düşen görüntülerin arasındaki uzaklığa bakarak netliğin önde mi yoksa arkada mı olduğunu anlamasıdır. Bu nedenle doğru netliğin sağlanması için netleme halkasını hangi yöne doğru çevirmesi gerektiğini bilir ve netlik çok hızlı bir şekilde sağlanır. Kontrast karşılaştırma yönteminde ise objektifin önce rastgele bir yöne doğru hareket etmesi gerekir. Bu da netlemenin gecikmesine yol açar.

Yukarda bahsi geçen bütün netlik yöntemleri için kontrast, kontrast için de ışık gerekli olduğu için, objektiften içeri ne kadar ışık girerse fotoğraf makinası o kadar iyi netleme yapar. Bu yüzden de f2.8 bir objektif f5.6 bir objektiften daha karanlıkta ve daha hızlı netleme yapabilir.



Netleme Noktaları

Fotoğraf makinasının netleme yapmak için cisimlerdeki kontrasta baktığını söyledik, peki makina bu kontrast karşılaştırmasını nasıl yapıyor? Bu sorunun yanıtı, vizörden baktığımızda gördüğümüz "netleme noktaları"dır. Fotoğraf makinamızın vizöründen baktığımızda bir ya da daha fazla netleme noktası görürüz. Bu netleme noktalarının her birinde ortam ışığını alan minik sensörler bulunur. Bu sensörler objektifin içindeki mercekler netleme için hareket ettikçe değişen kontrastı algılar ve bir önceki durumlar karşılaştırması için işlemciye gönderir. Netlemeyle ilgili işlemci de bu sonuçlara bakarak objektifin netleme motoruna gereken komutları vererek merceklerini olması gereken duruma getirmeye çalışır. Makinalarda genellikle deklanşöre yarım basıldığında makina netleme yapar ve netliği sağladıktan objektifteki mercekleri o pozisyonda tutar. Eğer makina "sürekli netleme" yöntemini kullanmıyorsa (yazının ilerleyen paragraflarına bakınız) o zaman bir kere netlik sağlandıktan sonra elinizi deklanşörden çekmeden merceklerin pozisyonu değişmeyeceği için makinanızı nereye çevirirseniz çevirin ilk netlediğiniz mesafe ne kadarsa hep o mesafedeki cisimler net olacaktır.



Eğer yukarıdaki şekli dikkatli incelerseniz, vizörden bakıldığında kare ya da dikdörtgen görünen netlik noktalarının aslında yatay ya da dikey (veya da artı şeklinde) ince çizgiler halinde olduğunu görürsünüz. Bu durum netlik noktalarını seçerken dikkatli olmamızı gerektirir. Örnek vermek gerekirse, eğer yukarıdaki şekilde netleme noktalarından en soldakini seçer ve o nokta ile Şekil 1 deki sahneyi netlemeye çalışırsanız makina bu sahneyi netleyemeyecektir. Çünkü o sahnede kontrast farkı yatay doğrultudadır. Halbuki netleme noktası üzerindeki sensör diktir ve yatay kontrastı algılayamaz. Bu nedenle ışık iyi de olsa, kontrast farkı çok da olsa makina netlemeyi başaramayacaktır. Bu yüzden bu tip sahnelerde ya en alttaki ya da en üstteki noktaları veya artı şeklinde olan ve bu yüzden her doğrultudaki kontrast farklarını algılayabilecek olan merkez netlik noktasını kullanmak uygun olacaktır. Bazı fotoğraf makinalarında, bu netlik noktalarının hepsi aynı hassasiyette değildir. Yani merkez netlik noktası ile loş ortamlarda netlemeyi başarırken yanlardaki netleme noktalarıyla aynı koşullarda netleme yapamayabilirsiniz.Geçmişten gelen bir alışkanlıkla genellikle pek çoğumuz merkez netleme noktası dışında başka noktaları kullanmayız. Eğer çekmek istediğimiz konu fotoğrafın merkezinde değil de farklı bir yerdeyse o zaman eski bir tekniğe başvururuz: Makina tekli netleme modundayken (bkz. aşağıdaki "Netleme Yöntemleri") netlemek istediğimiz nesneyi merkeze alıp deklanşöre yarım basar ve netliği sağlarız ve parmağımız hala deklanşöre yarım basılıyken kadrajımızı yapar fotoğrafı çekeriz. Tekli netleme yönteminde deklanşöre yarım basılıyken netleme kilitleneceği için siz kadrajı ayarladığınızda netlik hala sizin yaptığınız mesafede kalır. Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta, "netliğin kilitlenmesi" durumu, biz makinanın pozisyonunu değiştirdiğimizde "bizim istediğimiz nesne üzerinde" kilitli kalması anlamına gelmediğidir. Eğer kadrajı ayarlarken makinanın pozisyonu değişirse netlik hep aynı mesafede kalacağı için artık başka bir noktada olabilir. Daha abartı bir örnek vermek gerekirse siz 3 m uzaktaki bir cisme netliği kilitleyip bir adım geriye atarsanız netlik bizim hayal ettiğimiz gibi hala netlemek istediğimiz noktada kalmayacak onun yerine o noktanın bir adım gerisine kayacaktır. İşte bu yüzden ;


" Netlediğiniz nesne size çok yakınsa
Çok yüksek odak uzaklıklarında (>200mm) çekim yapıyorsanız
Çok açık diyafram kullanıyorsanız (f2.8, f2., f1.8 vs) "

net alan derinliğinin çok dar olma ihtimali olduğu için bu yöntem netliğin sizin netlemek istediğiniz noktadan farklı bir noktaya kaymasına neden olabilir. Ya da örneğin sahne performanslarında olduğu gibi, hareket eden konuların çekiminde "netliği kilitle, kadrajı değiştir" işlemi sırasında konu hafifçe yer değiştirebilir ve netlik istenen yerde olmayabilir. Bu gibi durumlarda farklı netleme noktalarını kullanmak yapılacak en akıllıca iştir. Bu yüzden netleme noktası değiştirme düğmeleri makinalarımızda kolaylıkla ulaşılabilecek yerlerde olurlar.Çoklu netleme noktası kullanımı fotoğraf makinalarında tecrübe gerektiren bir durumdur. Genellikle makinalar ilk elinize aldığınızda "netleme noktasını otomatik seç" modunda bulunurlar. Bu durum başlangıçta güzel bir seçenek gibi gelse bile makinanın netleme noktalarını neye göre seçtiğini tam olarak bilemediğimiz için her zaman istediğimiz sonuçları vermeyebilirler. Bu nedenle eğer hareketli bir cismi takip etmiyorsanız "otomatik netleme noktası seçme" yöntemini kullanmanız tavsiye edilmez. Ancak eğer yönünü tahmin edemediğiniz bir şekilde hereket eden bir cismin (mesela bir kuş) fotoğrafını çekiyorsanız "sürekli netleme" modunda bütün netleme noktalarını aktif hale getirmek iyi bir fikir olabilir. Bu şekilde takip ettiğiniz cisim bir netleme noktasından kaçsa bile öteki noktalardan bir ya da bir kaçına yakalandığında netlik yine sağlanacaktır.

Fotoğraf Çekmenin Püf Noktaları

FOTOĞRAFINI ÇEKTİĞİNİZ KİŞİNİN GÖZÜNÜN İÇİNE BAKIN
Gerçek yaşamda olduğu gibi, fotoğraf çekerken kişinin gözünün içine bakmak arada bir bağ oluşturur. Birinin fotoğrafını çekerken makineyi kişinin göz seviyesinde tutun. Çocuklar söz konusuysa, bu onların boyuna inmeniz gerekiyor demektir. Çektiğiniz kişinin her zaman makineye bakması gerekmez. Tek başına göz seviyesi açısı sizi resmin içine çeken kişisel ve davetkar bir duygu yaratır.

SADE BİR ARKA PLAN KULLANIN
Sade bir arka plan fotoğrafını çektiğiniz objenin daha iyi görüntülenmesini sağlar. Makinenizin vizöründen bakarken çektiğiniz objenin çevresini inceleyin. En sevdiğiniz yeğeninizin kafasından çıkan antenler, kulaklarından sarkan arabalar olmaması için özen gösterin.

DIŞ MEKANDA FLAŞ KULLANIN
Parlak gün ışığı yüzde istenmeyen derin gölgeler oluşturabilir. Yüzü aydınlatmak için flaş kullanarak gölgeleri yok edin. Güneşli havalarda insan resmi çekerken flaşınızı açmayı unutmayın. Dolgu flaşı (fill-flash) modunu ya da tam flaş (full-flash) modunu seçebilirsiniz. Fotoğrafını çektiğiniz kişi en fazla 1,5 metre uzaklıktaysa dolgu flaşı, daha uzaktaysa tam flaş modu gerekebilir. Dijital bir fotoğraf makinesiyle sonuçları incelemek için fotoğraf görüntüleme panelini (LCD ekran) kullanın.Bulutlu günlerde varsa sürekli flaş modunu seçin. Flaş insanların yüzünü aydınlatır ve yüz hatlarının öne çıkmasını sağlar. Bulutlu günlerin hafif ışığı bazen hoş sonuçlar verebildiğinden, flaşsız olarak da fotoğraf çekmeyi deneyin.

DAHA YAKINA GİDİN
Fotoğrafını çektiğiniz nesne arabadan daha küçük bir objeyse, deklanşöre basmadan bir, iki adım yaklaşıp zoom kullanın. Amacınız fotoğraf karesini fotoğrafını çektiğiniz objeyle doldurmak olmalı. Yakın çekimle, kalkmış bir kaş ya da serpiştirilmiş çiller gibi anlam katacak ifadeler yakalayabilirsiniz.Ancak fazla yakına giderseniz fotoğrafınız bulanıklaşır. Çoğu fotoğraf makinesinin en yakın odak mesafesi yaklaşık 90 cm ya da makinenizden bir adım uzaklıktadır. Fotoğraf makinenizin en yakın odak mesafesinden (emin olmak için makinenizin kullanım kılavuzuna bakın) daha yakına giderseniz fotoğraf bulanık çıkar.

FOTOĞRAFINI ÇEKTİĞİNİZ OBJEYİ TAM ORTALAMAYIN
Sahnenin tam ortası, gösteri yapan kişi için bulunmaz bir yerdir. Ancak, fotoğraf karenizin tam ortası için aynı şeyi söylemek doğru değil. Çektiğiniz nesneyi fotoğraf karesinin tam ortasından hafif yana kaydırarak, fotoğrafınıza hayat verin. Vizörünüzde karelerden oluşan bir oyun tahtası olduğunu varsayın. Şimdi fotoğrafını çektiğiniz nesneyi tahtadaki karelerden birine yerleştirin.Otomatik odaklı bir fotoğraf makineniz varsa, bu tür makinelerin çoğu vizörün ortasında bulunan nesneye odaklanacağından, odağı kilitlemeniz gerekir.
ODAĞI KİLİTLEYİN
Çektiğiniz obje, fotoğrafın tam ortasında değilse net bir fotoğraf elde edebilmek için odağı kilitlemeniz gerekir. Otomatik odaklı fotoğraf makinelerinin çoğu fotoğrafın merkezinde ne varsa ona odaklanır. Ancak fotoğraf kalitesini artırmak için çoğu zaman çektiğiniz nesneyi tam ortadan hafif yana kaydırmanız gerekir. Bulanık bir fotoğraf çekmek istemiyorsanız, önce çektiğiniz nesne tam ortadayken odağı kilitlemeli, ardından da nesne ortadan yana kayacak şekilde kompozisyonu değiştirmelisiniz.Odağı genellikle üç adımda kilitleyebilirsiniz. Önce, nesneyi tam ortaya yerleştirin ve deklanşörü yarım basılı halde tutun. İkinci olarak, deklanşör hala yarım basılı halde makinenizi oynatarak nesneyi ortadan yana kaydırın. Üçüncü ve son olarak, fotoğrafı çekmek için deklanşöre tam olarak basın.

FLAŞINIZIN ETKİ MESAFESİNİ ÖĞRENİN
Flaş kullanılırken yapılan en yaygın hata flaşın etki mesafesi dışındaki nesneleri çekmektir. Bu neden yanlış? Flaş etki mesafesinin uzağından çekilen fotoğraflar karanlık olacağı için bu yanlıştır. Birçok fotoğraf makinesinde maksimum flaş etki mesafesi 4,5 metreden (yaklaşık 5 adım) daha kısadır.Sizin makinenizin flaş etki mesafesi nedir? Makinenizin kullanım kılavuzuna bakın. Bulamadınız mı? O zaman işi şansa bırakmayın. Çekeceğiniz nesneden 3 metreden daha fazla uzaklaşmayın.

IŞIĞA DİKKAT EDİN
Fotoğrafını çektiğiniz nesneden sonra fotoğrafın en önemli öğesi ışıktır. Işık çektiğiniz fotoğraftaki her şeyin görünümünü etkiler. Anneannenizi çekerken, yandan vuran parlak gün ışığı kırışıklıkları belirginleştirir. Oysa bulutlu bir günün loş ışığı aynı kırışıklıkları gizler.Çektiğiniz nesne üzerine fazla ışık düşmesini istemiyor musunuz? O halde ya kendiniz yer değiştirin ya da çektiğiniz nesnenin yerini değiştirin. Manzara fotoğrafı çekerken, ışığın kavuniçine çaldığı ve tüm arazi boyunca uzanıp gittiği sabahın erken ya da akşamın geç saatlerini deneyin.
BİRKAÇ DİKEY RESİM ÇEKİN
Fotoğraf makineniz dikey duramıyor mu? Dikey fotoğraf çekmek için yana doğru hiç yatırmadıysanız elbette duramaz. Dikey bir fotoğrafta her tür nesne daha iyi görünür. Sarp kayalar üzerindeki bir fenerden Eiffel Kulesine, bebek havuzunda zıplayıp duran 4 yaşındaki yeğeninize kadar her şey. O halde bundan sonraki denemenizde fotoğraf makinenizi yana yatırıp dikey bir iki resim çekmeye özen gösterin.

YÖNETMEN GİBİ DÜŞÜNÜN
Fotoğraf çekerken denetim sizde olsun; fotoğrafların kalitesinin ne kadar arttığını siz de görün. Yalnızca bir fotoğrafçı gibi değil bir film yönetmeni gibi hareket edin. Film yönetmeni her şeyi kontrolünde tutan kişidir. Yer seçimini yönetmen yapar: “Herkes arka bahçeye çıksın.” Aksesuarları yönetmen seçer: “Kızlar, pembe gözlüklerinizi takın.” İnsanları yönetmen organize eder: “Şimdi biraz daha yaklaş ve kameraya doğru eğil.”