17 Mayıs 2008 Cumartesi

BEYAZ DENGESİ

Film SLR makinalarında (bildiğim kadarıyla) objektifin önüne takılan filtrelerle (ya da çekim yapacağınız ortam için ayarlanmış film kullanarak) ayarlanabilen beyaz dengesi dijital makinalarda artık istediğiniz zaman değiştirilebilir bir parametre halindedir. Çok büyük çoğunluk fotoğraf makinasında 'otomatik', 'gün ışığı', 'gölge', 'tungsten', 'flash', 'ampul ışığı' şeklinde önceden ayarlanmış değerler vardır, siz bulunduğunuz mekana göre bunları ayarlayıp doğru renkleri elde edersiniz. Daha gelişmiş makinalarda "custom" diye bir ayar daha vardır ki, bu ayarı kullanmak için önce o ortamdaki ya beyaz bir nesnenin (duvar, kapı, peçete vs) fotoğrafını çeker, sonra da 'custom' ayarını seçip o fotoğrafı gösterirsiniz.. Böylece makina o ortamda beyazın nasıl göründüğünü anlayıp doğru renk dengesini kurar. Aynı şeyi %18 gri bir yeri çekerek de yapabilirsiniz. Bu 'custom' beyaz dengesi ayarını çok kullanan insanlar bu işi yapmak için bir çok yöntem geliştirmişlerdir, örneğin avucunu hafif kapatarak avuç içinin fotoğrafını çekip bunu referans almak gibi..

Bu arada beyaz dengesi demişken "Pringles" cipşlerinden bahsetmemek olmaz. Pringles cipşlerini bilmeyen varsa, uzunca bir boru şeklinde kutusu olan , yarı şeffaf beyaz plastik kapağı olan bir patates cipsidir. BIr çok insan bu pringles cipslerinin kapağını alıp beyaz dengesi belirlemek için kullanırlar. O da şu şekilde olur: Kapağı objektifin önüne kapatırsınız (sanki objektif kapağıymış gibi), ışık gelen bir yere tutarak objektif elle fokus ayarındayken bir fotoğraf çekersiniz, sonra o fotoğrafı referans fotoğraf olarak gösterirsiniz. Kullananlar çok başarılı sonuçlar verdiğini söylüyor. Aynı işi yapmak için 100 dolarlık çözümler olduğunu düşününce (Expo disc http://www.expodisc.com/) denemeye değer diye düşünüyorum :)

'custom' ayarı dışında Kelvin cinsinden beyaz dengesine 'ince ayar' yapmaya izin veren makinalar da vardır. Yani 'iç mekan' ayarını seçip, eğer beğenmedinizse kendi istediğiniz bir beyaz dengesi ayarını Kelvin cinsinden verebilirsiniz (bir iki paragraf aşağıda detaylı bir Kelvin açıklaması var).

Eğer çekeceğiniz fotoğrafın renk dengesinden emin olamazsanız, "white balance bracketing" denen ve sizin seçtiğiniz beyaz dengesi değerinin belli sınırlar içinde bir altı ve bir üstü değerde üç fotoğraf çekmenizi sağlayan özelliği olan makinalar da vardır. Siz parmağınızı deklansöre basılı tutarsınız , makina 3 tane fotoğraf çeker, birincisi makina hangi beyaz dengesi ayarındaysa ö, ikincisi daha soğuk renkli hali, ikincisi daha sıcak renkli halı şeklinde... Siz beğendiğinizi tutar beğenmediklerinizi silersiniz.

Yanlış beyaz dengesini kontrollü kullanırsanız güzel etkiler de elde etmek mümkün olabilir, örneğin gün ışığınde bir objeyi yanlış beyaz dengesinde çekerek (mesela flaş için olan beyaz dengesinde) sanki gece yarısı dolunay ışığında çekilmiş hissi verebilirsiniz. Sizin kontrolünüz altında olduğu sürece hataları da kendi çıkarınıza kullanabilirsiniz yani.

Öte yandan daha sonra bolca bahsi geçecek olan "RAW" formatında fotoğraf çekerseniz, makinanızın beyaz dengesi ayarının hiç bir önemi yoktur, siz sonradan (hiç bir kalite kaybı olmadan) beyaz dengesi ile istediğiniz gibi oynayabilirsiniz.

{Burada bir parantez açıp teknik bir iki bilgi vereyim, merak ettiğim için ben araştirmiştim, ama normalde özellikle merak etmiyorsanız aşağıdakileri bilmenize hiç gerek yok direk olarak 6. maddeye geçebilirsiniz. Beyaz dengesi konusu, hiç bir fikri olmayan ve ne olduğunu anlamayan birisi için bile son derece basit bir işlemdir dijital fotoğraf makinalarında.

Fotoğraf makinalarında beyaz dengesi , "renk sıcaklığı" olarak "Kelvin" cinsinden veriliyor, "kelvin" , fahrenheit ya da çelcius gibi bir sıcaklık ölçüm birimidir aslında (hani mutlak sıfır = -273 K filan, duymuşsunuzdur mutlaka..). Diyelim ki mavinin değeri 10000 Kelvin işe, bu şu anlama gelir, tamamen siyah bir nesneyi (black body) 10000 kelvine kadar ısıtırsanız bu nesnenin yayacağı ısınlar mavi renkte olur, yanı obje 10000 kelvin'de mavi görünür (pratikte deneyen olmuş müdür bilmem, ama en azından teoride böyle). Aşağıda bir kaç ışık durumu için kelvin değerleri yer alıyor:

1500 k Mum ışığı

2680 k 40 W ampul

3000 k 200 W ampul

3200 k güneş doğusu ve batışı

3400 k Tungsten lamba

3400 k gün batımı ve doğusundan 1 saat öncesi

5000-4500 k Xenon lamba

5500 k Öğle vakti güneşli gün

5500-5600 k Flaş

6500-7500 k Açık, parlak gökyüzü

9000-12000 k Mavi gökyüzü

6. FirmwareDijital fotoğraf makinası, içinde bir işlemcisi olan minik bir bilgisayardır aslında. O yüzden de bir işletim sistemine ihtiyaç duyar (nasıl ki sizin kullandığınız bilgisayarların işletim sistemi Microsoft Windows ya da bazılarınızınki Linux). Küçük araç gereçlerde (MP3 player, CD writer, fotoğraf makinaları, hatta DVD playerlar, vs) bu işletim sistemine 'fırmware' deniyor. Bu firmware makinadaki düğmelere basınca ne olması gerektiği bilgisini tutuyor. Saniyede kaç fotoğraf çekmesi gerektiğinden (burst modu), bir seferde en fazla kaç fotoğraf çekebileceğine, fokuslama hızına kadar bir çok işlem firmware'de saklanan komutlar ve işlemler sayesinde yapılır.

Dijital bir fotoğraf makinası (ya da MP3 player veya başka bir elektronik cihaz) aldığınız zaman mutlaka arada bir bu firmware güncellemelerini takip edin. çünkü her bilgisayar programında olduğu gibi bu makinaların firmware'lerinde de bir takım hatalar olabilir. Bu hatalar da makinanın istenen şekilde davranmasına engel olur. Firmware güncellemelerinde bu hatalar giderildiği gibi, makinada olmayan yeni özellikler de getirilebilir. (windows'un service pack'leri gibi bir nevi) Bunlara en iyi örnek, minoltanın DİMAGE 7 serisidir. Minolta, DİMAGE 7 den sonra DİMAGE 7i diye bir makina çıkardı. Gayet bariz olarak belliydi ki, aslında iki makina da donanım olarak birbirinin aynısıydı ancak ticari sebeplerden dolayı, 7i de (fırmware farklılığı nedeniyle gelen) bir çok özellik varken ,

7 serisinde bu özellikler yoktu. Ancak gelen baskılarla minolta sonunda pes etti, ve 49 dolara "DİMAGE 7 Upgrade Kit" diye bir güncelleme firmware'i çıkardılar. Bu yeni firmware ile birlikte bir çok özellik DİMAGE 7 de de oldu (mesela otofokus hızında artış, gerçek zamanlı histogram, arka arkaya fotoğraf çekme hızı vs)..

Sonuçta firmware marifetiyle makinanız bambaşka bir makina haline gelebilir. Gerçi bu 'fırmware ile makinaya yeni özellikler gelmesi' durumu çok ender olur. Büyük çoğunlukla sadece hatalara yönelik güncellemeler yapılır ancak bunları mutlaka yüklemek gerekir, çünkü hayatınızı kolaylaştırırlar.

Bu arada firmware'lerden söz açılmışken, 300D nin firmware'i ile ilgili bir kaç kelime söylemek gerekir. 300d nin hikayesi de az çok DİMAGE 7 ile benzerlikler gösteriyor, çünkü 300d bir kaç fark dışında Canon 10d ile benzer bir makinadır. Menulerin görünümleri de (küçük farkları saymazsak) aynıdır. O yüzden başlangıçta bir çok insan 300d'nın asılnda 10d özelliklerine sahip olabileceğini düşündü ve Canon'u mesaj yağmuruna tuttu, ancak canon bu isteklere hiç kulak aşmadı (ki ticari olarak çok mantıklı).. Bunun üzerine Rus bir yazılımcı alıp 300d nin firmware'ını kırdı. Şu anda asılnda 300d'de olmaması gereken bir çok özellik bu 'hacked' firmware sayesinde geldi (tabii tahmin edersiniz ki bu Rus şahsiyet bütün 300d sahiplerinin kahramanı haline geldi)... Firmware'in kırılması, mevcut Canon firmware'inin bazı saklı özelliklerinin açılması şeklinde olduğu için bir risk teşkil etmiyor.. O yüzden bir çok insan şu anda o firmware ile kullanıyor makinasını (ben dahil) Eğer 300d nız varsa http://satınfo.narod.ru/en/index.html adresinden bulabilirsiniz. Bir kaç vesile ile makinanın garantisinin de bozulmadığını öğrendik.. Türkiye'de teknik servise hack edilmiş firmware ile gönderip sorunsuz bir şekilde geri alan insanlar var.

Benzer bir hikaye de uzunca bir zaman önce aldığım "Archos Jukebox MP3 Player" denen MP3 çalar cihazda meydana geldi. Ancak onda bir grup programcı eski firmware'i atıp baştan herşeyi sil baştan tekrar yazdılar. Çok zor bir isti ancak başardılar.. Eğer aynı mp3 çalardan sizde de varsa bakabilirsiniz : http://rockbox.haxx.se .. Aletin eski haliyle hiç alakası kalmadı. Eskiden yapamadığı bir sürü şey yapıyor şimdi.. Hatta görme özürlü insanlar kullansın diye üzerine geldiğiniz klasörlerin adını sesli bir şekilde okuma özelliği bile var (araba kullanırken çok faydası oluyor :))

Kişisel fikrimi sorarsanız, aldığınız bir cihazin firmware'inin kırılıp değiştiriliyor olması faydalı bir şeydir.. Firmaların düşünmediği ya da ekonomik olarak pahalı gelen bir takım özellikleri birtakım 'hacker' insanlar üşenmeden yaparlar, ve o özellik sizin çok işinize yarayabilir. Tabii pimpirikli bir yapıya sahipseniz bu tip kırılmış firmware'lerden uzak durmanız gerekir..

Firmware güncellemelerinin nasıl yapılacağı makinanın marka ve modeline göre değişir. Nikon'un eski DSLR modellerinde firmware güncellemesi için makinayı servise götürmek gerekirken yeni modellerde artık hafıza kartına dosyayı kopyalayarak bu işlemi yapmak mümkün oldu. Firmware güncellemesi biraz dikkat gerektiren bir işlem, ya pillerin yeni olması ya da adaptörle çalışıyor olmasında fayda var makinanızın.. Çünkü eğer güncellemenin ortasında makina kapanırsa o zaman size teknik servis yolu görünmüş demektir. çünkü büyük ihtimalle makina bir daha açılmayacaktir. o yüzden makinanın güncellemenin ortasında kapanmasına engel olmalıdır. Firmware güncellemeleri genellikle dijital fotoğrafçılık haberleri veren sitelerde (dpreview sitesi mesela) ve firmaların kendi sitelerinde duyurulur.

kaynak: www.fotografya.gen.tr

IŞIK KELVİN DEĞERLERİ

1500 k - Mum ışığı

2680 k - 40 W ampul

3000 k - 200 W ampul

3200 k - güneş doğusu ve batışı

3400 k - Tungsten lamba

3400 k - gün batımı ve doğusundan 1 saat öncesi

5000-4500 k - Xenon lamba

5500 k - Öğle vakti güneşli gün5500-5600 k - Flaş

6500-7500 k - Açık, parlak gökyüzü

9000-12000 k - Mavi gökyüzü

ÇEKİM MODLARI

Eğer pozlamanın tam olarak ne ifade ettiğini anlamışsak, çekim modlarını mantıklı ve hızlı şekilde geçmek mümkün.

Auto-Mod :

Üç ana çekim parametresi olan enstantane (s), diyafram (f) ve ISO, makine tarafından tespit edilir. Kullanıcı pozlama telafisi vererek aydınlanma-ışık miktarına ayar verebilir. Güneşli havalarda ya da koşullar uygun ise otomatik modda rahatça çekim yapılabilir. Acemi kullanıcılar için, ayar yapmaya süremizin olmadığı ya da canımızın sıkıldığı-ayar yapmaya üşendiğimiz anlarda kullanılabilir.

Av Modu :

(Diyafram Öncelikli Mod):F değeri kullanıcı tarafından belirlenir. Makine, ISO değerini kullanıcı tanımlı olarak alır ya da kendisi hesaplar. Diyafram kullanıcı tanımlı olarak girildiği için, deklanşöre yarım basıldığı takdirde, makine ortam şartlarına bakarak s' yi hesaplar ve ekranda belirtir. Ev = 0 olması istenmediği durumlarda, pozlama telafisi verilerek daha aydınlık-karanlık sonuçlar elde edilebilir. Diyafram değerinin kullanıcı tanımlı girilmesi istendiği durumlarda tercih edilir. Lensler genelde ara diyafram değerlerinde (orta değerlerde) en keskin sonuçları verirler. Makine, keskin bir diyafram değerine getirilerek daha kaliteli sonuçlar alınabilir. Ayrıca, fotoğrafta istenilen alan derinliğini elde etmek için de Av modu tercih edilebilir (alan derinliğine ilerleyen konularda değinilecek)

Tv Modu :

(Enstantane Öncelikli Mod):S değeri kullanıcı tarafından belirlenir. Makine, ISO değerini kullanıcı tanımlı olarak alır ya da kendisi hesaplar. Enstantane kullanıcı tanımlı olarak girildiği için, deklanşöre yarım basıldığı takdirde, makine ortam şartlarına bakarak f' yi hesaplar ve ekranda belirtir. Ev = 0 olması istenmediği durumlarda, pozlama telafisi verilerek daha aydınlık-karanlık sonuçlar elde edilebilir. Enstantane değerinin kullanıcı tanımlı girilmesi istendiği durumlarda tercih edilir. Fotoğraflara donma ya da hareket efekti verilmesine yardımcı olur. İlerleyen konularda bu konunun da daha detaylı açıklamalarına değinilecek.

P Modu (Program Modu):

Makine, ISO değerini kullanıcı tanımlı olarak alır ya da kendisi hesaplar. Bununla beraber s ve f değeri de makine tarafından hesaplanır. Ancak aynı pozlama değerini veren s-f kombinayonlarına tuşlar vasıtası ile ulaşılabilir. Böylece çekmek istediği konu ile alakalı, tercih ettiği s-f ikilisini seçebilir. Ev = 0 olması istenmediği durumlarda, pozlama telafisi verilerek daha aydınlık-karanlık sonuçlar elde edilebilir.

M Modu (Manuel Mod):

S, f ve ISO parametrelerinden hepsi kullanıcı tarafından girilir. Böylece pozlama değerini de (EV) kullanıcı belirlemiş olur. Hız gerektirmeyen, fotoğraf çekeceğiniz obje ile değişik denemeler yapacağınız durumlarda kullanabilirsiniz. Ancak bu durumlar içinde öncelik Av olmak üzere, Av, Tv ve hatta P modları daha kullanışlıdır. Makineler genelde bize +2 ve -2' den daha fazla pozlama telafisi veremez (şu anda benim bildiğim en yüksek 5 verebiliyor). Bu gibi durumlarda, bu sınırların dışına çıkmak için M Modunu kullanmak zorundayız.

Farklı mod durumlarına, genelde makinelerin üst kısmında (nadiren arkasında) yer alan tekerlek ile ulaşılabilir.

CROP NEDİR?

Daha önceki yazılarımızda, aynı boyuttaki sensörler üzerinde artan megapiksel durumunun fotoğrafa dramatik bir şekilde yansıdığını belirtmiştik. Ancak buna karşın, artan megapiksel seviyeleri ve fotoğraf boyutları ile birlikte, fotoğraftan crop alma, yani fotoğraf içinden fotoğraf kesmenin daha pratik olduğu da yine belirtilmişti. Bu yazımızla birlikte, crop kavramı üstünde bir parça daha detaya girmekte ve örneklendirmede yarar olduğunu düşünüyorum.Öncelikle bazı rakamlara tekrar değinmekte fayda var. Bu yüzden aşağıda bir takım megapiksel değerlerine karşılık gelen fotoğraf boyutları (ölçüleri) verilmiştir (MP değeri arttıkça, fotoğraf ölçülerinin de arttığını tekrar etmeye gerek varmı?!)
12 Mp = 4000 x 3000
10 Mp = 3648 x 2736
8 Mp = 3264 x 2448
5 Mp = 2592 x 1944
3 Mp = 2048 x 1536
5 MP'lik bir makinemiz olduğunu ve çektiğimiz bir fotoğrafı günümüzde klasikleşmiş olan 17" lik monitörümüzde 1024*768 ya da benzer bir çözünürlükte full-size (gerçek boyutu ile) açtığımızı düşünelim. Fotoğrafın boyutları 2592*1944 ölçülerinde olacağı için (ufak farklılıklar söz konusu olabilir) fotoğraf ekranımızdan çok daha büyük olacak ve fotoğrafın sadece bir bölümü ekranda gözükecektir (fotoğrafı ekrana sığdır modunda izlediğimizde ekran ölçülerine küçülecektir ancak şimdilik bu durum konumuz dışı) Crop yapmak ise büyük fotoğraftan belirli bir bölümü kesmek-kırpmaktır. Örnekteki fotoğraftan 1600*1200 ölçülerinde bir bölümü kesersek yeni fotoğraf halen monitörümüzden daha büyük olacaktır. Biz kesilen bölümü ekrana sığdırarak izlediğimizde ise, daha farklı bir kadrajımız olacak ya da başka bir deyişle o bölgeye yakınlaştırma yapmış olacağız. İşte bu basit işlemin adı crop almak-yapmaktır.



Yukarıda örnekte verilen fotoğraf 5 MP ölçülerinde olup pratik olması açısından şekildeki boyutlara ölçülendirilmiştir (resize işlemi) Fotoğrafı bilgisayarımızda gerçek boyutu ile açıp içinden kesit alırsak aşağıdaki görüntüyü elde etmiş oluruz.

Fotoğrafı gerçek boyutu ile açtığımız için buna 100% crop denilir. Eğer gerçek boyutlarına getirmeden, çok az zoom yaparak ekranda yakınlaştırma yapsaydık ve kesit alsaydık yine crop olurdu ancak 100% crop diyemezdik (yüzde kaç olduğunu ölçmek çok zor ve gereksiz bir durum)

Şekilde görüldüğü gibi crop aldığımız zaman, 100% lük görüntünün çok net olmadığını gördük. Genelde yüksek megapiksel dezavantajına karşın, büyük boyutlu fotoğraflar ekran ölçülerine ya da kendisinden daha küçük ölçülere resize olduklarında, fotoğrafta keskinlik artar, kumlanmalar gözden kayboldu hissi oluşur. Yukarıdaki fotoğraflar içinde bu durum geçerlidir.

Crop almanın avantajı, bize kadrajda düzeltme yapabilme imkanı vermesi ve uzakta olan objelerin bu metodla daha yakına getirilmesinin sağlanmasıdır. Ancak iyi bir crop alabilmek için, sensör ölçülerinin çok iyi ayarlanması (ne fazla megapiksel ve bu sebeple oluşan noise, ne de düşük megapiksel ve crop ölçülerimizde kısıtlanma olmamalı) gerekmektedir. Ayrıca makine lensininde sensörünü doyurabilmesi ve full-size görüntülerde mümkün mertebe keskin seviyede görüntü vermesi, iyi bir crop için hayati derecede önemlidir.

16 Mayıs 2008 Cuma

POZ ÖLÇÜM METOTLARI

Şimdi biraz daha ileri ve teknik, ancak bir o kadar da önemli ve fotoğraf üzerine etki eden bir konuyu inceleyelim. Poz Ölçüm Metotlarını.Pozlamanın s, f ve ISO üçlüsünden oluştuğunu defalarca kez söyledik ve öğrendik. Peki ama pozlama nasıl ve neye göre belirleniyor? Çeşitleri varmı? sorularına birazdan değineceğiz.Sıradan bir çekimde, (manzara gibi) ister otomatik modda olsun, ister Av modunda olsun (manzara genelde Av modunda çekilir, diyafram kısılır. s, makine tarafından belirlenir) makine pozlamayı belirlerken, eğer aksi belirtilmemiş ise tüm kadraja gelen ışık durumuna bakar. Bir ortalama belirler ve poz parametrelerini ekranı 18% si gri çıkacak şekilde hesaplar. Pratik olarak, biz acemilerin yaptığı çekimlerin genelinde poz ölçümü bu şekilde yapılır. Peki ama başka metotlar varmıdır, ya da ne zaman kullanılır?





Yukarıdaki fotoğraf bu şekilde çekilmiştir (iş arkadaşlarım; habersiz olarak çekildi) Fotoğrafta görüldüğü gibi, arka pencereden gelen ışık çok parlak ve makine değerleri belirlerken ekranın tamamının ortalamasını almak istiyor. Arka taraftaki ışık parlak olduğu için, makine ışık miktarını fazla görüyor. Parametreleri kısmaya çalışıyor. Fotoğrafın son halini biz beğenmedik ancak makinemiz beğendi. Zira makinemiz ekrandaki siyah ve beyaz (aydınlık ve karanlık) yerlerin ortalamasını aldığı takdirde, uygun bir fotoğraf olduğunu düşündü. Gerçektende doğru pozlanmış bir fotoğraftaki renk tonlamalarının ortalaması nasıl ise, bu fotoğrafın ortalaması da aynısıdır. Aydınlık ve karanlık bölgeler ortalama alınırken birbirini dengeler ve makine doğru pozlanmış bir fotoğraf olarak görür (yanılır!)
Şimdi değişik bir metot izleyelim. Arkadaşımın aydınlık çıkmasını istiyorum. Kadrajın geri kalan kısmı beni ilgilendirmesin. O zaman pozlama değerlerini hesaplarken, makinenin sadece ekranın bir kısmını hesaplamasını, geri kalan kısmını es geçmesini istiyorum. İşte buna noktasal pozlama (ingilizce adı ile "spot metering") denir.

Spot metering ile ekranın orta noktasını baz aldık, yani iş arkadaşımızın yüz kısmını. Makine sadece buraya göre pozlama hesapladı (s, f ve ISO) Dolayısı ile iş arkadaşımın yüzünün aydınlık çıkması için pozlama parametrelerini belirledi. Yeni değerler öncekine göre daha yüksek. Bu sebeple arka taraftan gelen ve algılanan ışığın şiddeti arttı. Yani kaba tabir ile arka taraf patladı. Ancak makine buna dikkat etmiyor. Çünkü sadece noktasal pozlama yapıyor ve ekranın orta noktasının düzgün pozlanmasına çalışıyor. Yeni fotoğrafımızın eskisine göre gayet iyi olduğunu söyleyebiliriz. Görüldüğü üzere, poz ölçüm metodu s, f ve ISO değeri kadar hayati bir öneme sahip.

Daha farklı bir metod ise merkez ağırlıklı ölçüm metodudur (ingilizcesi "center-weighted") Bu metotta makine yine kadrajın ortasını baz alır. Ancak diğer kısımları es geçmez. Onları da dahil ederek bir ortalama alır kendisine göre. Ancak bu ortalama alınırken, merkezin ağırlığı daha fazladır.

Örnekleri çektiğim makinede noktasal pozlama alınan yerin konumu kullanıcı tarafından belirlenebiliyor (aynı zamanda odak noktası) Bu durum her makinede böyle olmayabilir. Bazı makinelerde noktasal ölçüm mutlaka ekranın orta noktasından alınmak zorundadır. Bu noktanın-bölgenin kadraj alanına oranı değişiklik gösterebilir (3% ya da 9% gibi) yani bu bölge çok küçük ya da kısmen biraz daha büyük olabilir.


12 Mayıs 2008 Pazartesi

FOTOĞRAÇ ÇEKİM İŞLEMİNİN AŞAMALARI...

Basit, geleneksel bir dijital makine ile fotoğraf çekerken neler olup bittiğini bilmek, kullanırken, çekim yaparken ve bir takım ayarları yapmamıza imkan veren spesifik bir makine aldığımızda bize çok faydalı olur. Ancak şunu bilmek gerekir ki; buradaki tüm olay ve terimleri, kafamdan yazdım. Yani bazı kelimeler fotoğrafçılığa ait kendi bilimiyle ilgili teknik terimlerle bire bir örtüşmeyebilir. Fakat yeni başlayanlar ve meraklı acemiler için faydalı olacaktır.

Makinemizi elimize aldık. Duruma göre LCD' den bakarak çekmek istediğimiz objeyi kadrajladık. Kadrajlama kelimesini, çerçeveleme olarak düşünebiliriz. Yani objeyi ekrana, istediğimiz konumda yerleştirdik. Şimdi yapmamız gereken deklanşöre öncelikle yarım basmak. Yarım basma işleminin ardından, makine çekim yapılan ortamdaki ışık miktarı ve objelerin konumlarına göre bir takım ayarlamalar yapar. Bu ayarlamaları enstantane, diyafram, ISO üçlüsü olarak düşünebiliriz. Makine, ışığa göre flaş kullanılıp kullanılmayacağına karar verir. Objeyi odaklar. Ve bu işlemler başarılı olursa, ekranda odaklama yapıldığını gösteren ve genelde yeşil renkli olan bir kare belirir. Tüm buraya kadar olan işlemler duruma bağlı olarak 1 saniyenin çok altında veya bir saniye civarında sürer. Bazı makine ve koşullar için 1 saniyenin üstüne de çıkabilir. İşte tam bu esnada yapılması gereken, parmağımızı deklanşörden çekmeden, yarım basılı konumdan tam basılı konuma getirmek ve fotoğrafı çekmektir. Makine, flaş patlatılmasını uygun görürse, flaş patlatır ve çekim tamamlanmış olur. Çekilen kareyi ekranda görebiliriz.

Eğer bir problem varsa (ortamdan ya da makineden kaynaklanan) odaklama gerçekleşmez ve ekranda yeşil renkli kare çıkmaz. Yine makineden makineye değişen bir biçimde, sarı renkli bir uyarı karesi veya ikaz ışığı yanabilir veya makine beep sesi çıkartabilir (Başarılı bir odaklama sesinden daha farklı bir beep sesi)Eğer yarım deklanşör işleminden sonra, parmağımızı deklanşörden çekersek çekim yapamayız. Çünkü makine yarım deklanşör sırasında tespit etmiş olduğu değerleri hafızasından bırakır! Yapılması gereken, yarım deklanşör (parmak bekleterek) ve odaklama tamamlanınca, deklanşöre tam-full basmaktır.

Gece fotoğraf çekim teknikleri

Gece fotoğraf çekim teknikleri
Gece (düşük ışık) çekimi Hemen her fotoğraf makinesi sahibi, bir ya da birkaç kez gece çekimi yapmayı denemiştir. Bu denemelerin büyük bir çoğunluğu ise başarısızlık ile sonuçlanmıştır. Halbuki gece çekimlerinde dikkat edilecek bir iki ufak ayrıntı ile sonuçlar düzelebilirdi. Kendi adıma konuşmak gerekirse gece çekimlerinden büyük keyif aldığım bir gerçektir. Bunun sebeplerinden birisi hemen hiçbir gece karesi bir diğerine benzemez (eğer sabit bir obje fotoğraflamıyorsak). Bir diğeri ise çekilen fotoğrafın ne çıkacağını çok zor kestirebilmesidir. Şimdi hep beraber gece çekimleri tekniklerine değinelim.Bir gezidesiniz ve karşınız da yapay ışıklarla aydınlatılmış tarihi, turistik ve ya resmi binalar var, bütün bunlarla beraber hafif bir yağmur yağmış, yollar ışıl ışıl, otomobillerin far ve stop lambalarından yansıyan ışık demetleri yerlerde yansıyor. İşte tam burada yanınızda bir tripod ve fotoğraf makineniz var ise harika fotoğraflar çekeceğiz demektir. Öncelikle film (duyar kat) insan gözünden farklı çalışır, yani insan gözüne giren bir ışık demeti, bir süre sonra yok olurken, film üstünde eğer üstüne daha güçlü bir ışık gelmez ise sabit kalır. Bu yüzden gece çekimi yaparken birçok siluet oluşur, araba farları ya da stop lambaları uzar gider. Gece fotoğraf çekmek için seçeceğimiz poz süresi (enstantane), saniyenin kesirleriyle değil (1/125, 1/60,.) saniyelerle (1, 2, 4, 8,.) ifade edilir, bu yüzden gece çekimleri için kullanacağımız fotoğraf makinesinin biraz üst model olmasında fayda olduğu bir gerçektir. Kimi kompakt (pocket) makineler de makinenin pozlama süresine ya da otomatik flaş kullanımına hükmedemediğiz için gece çekimi yapmak bir azap haline dönebilir. Makinemizin pozlama süresine, diyafram ayarına hükmedebildiğimizi düşünerek devam edelim. Gece, gün içine göre çok az ışık olduğundan alışıla gelmiş makine çekim teknikleri yetersiz kalacaktır. Öncelikle eğer gece çekimlerinde acemi iseniz mutlaka yanınızda bir tripod olması gerekir. Biraz daha fazla kare çektiyseniz geceleri tripod yerine çevrenizde görebileceğiniz düz zeminlerden, elektrik ya da tabela direklerinden nasıl faydalanacağınızı keşfetmiş olacaksınız ki bu keşifler ile gece çekimlerinin tadına daha da varacaksınız. Makineniz de otomatik çekim modu'nun (P) olduğunu düşünürsek işimiz nispeten çok kolay demektir. P konumun da makine ortam ışığına göre en uygun enstantane (perde açılıp kapanma hızı) ve diyafram (duyar kat üstüne düşecek ışık şiddeti) ayarlarını kendisi yapacak ve size sadece deklanşöre basmak kalacaktır. Bazı makinelerde P nin yanı sıra zaman öncelikli anlamına gelen T konumu da vardır. T konumun da makine sizin belirleyeceğiniz enstantane hızına göre uygun diyaframı otomatik olarak ayarlayacaktır. Yine bazı makineler de diyafram öncelikli çekim anlamına gelen A konumu bulunur. Bu komunda makineniz kullanmak istediğiniz diyafram değerine göre enstantaneyi kendisi tespit edecektir. A konumunu iyi kullanmak için fotoğraf makinenizden daha çok kullandığınız objektifleri çok iyi tanımanız gerekir.Bunlarla beraber makineniz de bulp (B) konumu varsa yukarında ki diyafram ve enstantane ayarlarınızı kendiniz yapabilirsiniz demektir. Bu durumda dikkat edilmesi gereken faktörler biraz daha artacaktır. Öncelikle yanınızda kilitli deklanşör olmalıdır. Aksi halde B konunda fotoğraf çekebilmek için sürekli deklanşöre basılı tutmak gerektiği için makine tripod üstünde bile olsa mutlaka titreyecektir. Bu titremenin sebebi ortam da bulunan hareketli araçlar olabileceği gibi kalp atışınız bile olabilir.Gece çekimlerinizde ki ilk denemeleriniz de makinenizin pozometresine güvenmekten başka yapacağınız bir şey yoktur. Bununla beraber vizörden bakarak yaptığınız kadrajda patlayan (çok şiddetli gelen ortam ışığı) ışıklar tespit edilip vurgulamak istediğiniz noktadan ölçüm yapmanız faydalı olacaktır Gece fotoğraflarının ilginçliğini artırmanı yollarından biri harici ışık ya da dışarıdan flaş kullanımıdır. Bu teknikte normal poz süresi içerisinde flaşın patlatılarak ya da harici ışık kaynağı kullanılarak obje aydınlatılır. Bu harici kaynak kullanımı film üstüne düşen ışık şiddetini değiştireceği için diyafram değeri ile oynamak gerekebilir. Harici flaş kullanımında dikkat edilecek en önemli unsur, bazı fotoğraf makineleri ile tümleşik gelen (pop-up) flaşların bu iş için uygun olmadığıdır. Bu tür flaşlar anı çekimlerinde kullanılabilecek 4-5 metre mesafede etkilidir. Gece fotoğrafı için uygun zamanlardan biri güneşin batışından birkaç saat sonraki süredir. Bu süre uzatılırsa gökyüzü gereğinden fazla kararacağından fotoğraf üstünde gökyüzü gereksiz karanlık bir boşluk olarak görülecektir. Bu belirleyeceğiniz kompozisyon ile bütünleşik olması durumunda hoş olabilir ama genellikle göze batar, bununla beraber gecenin ilerleyen saatlerinde evlerdeki ışıklar kararacağından ortam ölü bir şehir gibi görülecektir.Dışarıdan flaş kullanılmış bir kare. Uzun pozlama başladığı anda bir defa patlayan flaş ışık gelmeyan boru kısmında bu tür bir görüntü vermiş. Gece çekimlerinde fotoğrafçıların ilgisini çeken görüntülerden birisi dolun ay zamanı fotoğraf çekmektir. Bazı makineler de aynı kareye birden fazla çekim yapılabilir. Bu özellik kullanılarak ay sanki hareket ediyormuş gibi görüntülenebilir. Yine gece fotoğraflarında ilginç konulardan biri de havai fişek gösterileridir.Gece çekim yaparken dikkat edilecek en önemli unsurlardan biri ağır bir tripod kullanımıdır. Ağır tripod'u taşımak zor olacaktır ama çekim sırasında ataleti yüzünden daha kararlı davranacaktır. Bir diğer önemli husus ise gece çekimine giderken yanınızda bir arkadaşınızın olmasıdır, gerek çekim yaparken makine ayarlarınızı yazma işinde size yardımcı olacaktır hem de siz çekim yaparken makinenize ve size göz kulak olma görevini üstlenecektir.